|   
info@sultanbabavakfi.org.tr

HACI İHSAN TAM GÜNEY SULTAN BABA ( K.S.)İLE İLGİLİ ANILAR (Gülhan GENGİZ )

HACI İHSAN TAM GÜNEY SULTAN BABA ( K.S.)İLE İLGİLİ ANILAR (Gülhan GENGİZ )

“1991 yılında Sultan Babamızla Hac yapmak nasip oldu. Meğer o yıl Sultan Babamızın Son Haccı imiş. Önce Medineyi Münevvere’ye Sevgili peygamberimizi ziyaret’e gittik. Sağlığı çok iyi değildi. Tansiyonu oldukça yükseliyordu. Kullandığı birçok ilaçları vardı. Hac mevsimi ise Temmuz ayında idi. Havaların çok sıcak olmasına rağmen Türkiye’de de olduğu gibi oruçlarına devam ediyordu. Evlatları oruç tutma demesine rağmen onları dinlemiyordu. Akşam tansiyonunu ölçmek ve sağlık kontrolünü yapmak üzere odalarına girdim. Durumunun önemli olduğunu oruç tutmaması gerektiğini dilimin döndüğünce anlatmaya çalıştım. Ancak o zaman “doktorun verdiği karara uyulur, tamam” dedi.”

“Sultan babamızı otelden Ravzayı Mutahhara’ya eşim Celil Bey ve sevenleri götürüp getiriyordu. Medineye gittiğimizin 2. Günü Ravzada efendimizin (s.a.v) türbeyi şeriflerinden uzak bir yerde idik. Durdu, uzun bir rabıtadan sonra gözlerini açtı. Celil Bey efendimizi (s.a.v) ne zaman ziyaret edeceklerini sordu. Cevapları yine enteresandı. “Biz ziyaretimizi yaptık. Türbeyi saadete yakın gitmemiz edebe uygun olmaz.” Dedi otele döndük.”

“Aramızda bir hayli eşi yanında olmayan hanım kardeşlerimiz vardı. Onların sorumluluğu da Sultan babamızın üzerine idi. Hanımların arasında “herkes vakit namazlarını otelde kılacak otelden dışarı çıkmayacak ” sözleri yayıldı. Burası Mekke gibi değil. Mekke’de mikat sınırı dâhilinde her yerde yapılan ibadete 100.000 kat sevap veriliyor. Medine de ise Ravzayı Mutahhara da yapılan ibadetlere 1000 kat sevap veriliyor. Yanlış anlama olabilir diye Gelinlerine gittim ve sordum. O da sorumu Sultan Babaya sormamı istedi. Aldığım cevap hiç de dedikodular gibi değildi. “Tabii gideceksiniz. Çarşı pazarda dolaşmayın, ibadetlerinizin dışında otelde olun, kimseye zarar gelmesin bu hanımlar bize emanet” demişti. ( O yıl İranlı hacılar oldukça kalabalıktı. Diğer ülke hacı adaylarına zarar verecekleri dedikodusu yayılmıştı.)

“Mekke’de ise Kâbe’ye 250-300 m mesafede bir otel kiralamışlardı. Hepimiz bu otelde kalacaktık. Otelin asansörü olmadığı için Sultan baba’ ya giriş katı ayarlanmıştı. Mekân küçük ve tavanı oldukça alçaktı. Allah Rahmet eylesin Münire Yarar Hanım Sultan Babanın hayranı idi. Çok sadık bir müridandı. Sultan babamızın sözleri onun için emirdi. Asla dışına çıkmazdı. Odayı beğenmedi. “Daha güzel bir yer bulmalıyız. Burada rahat edemezsiniz; burası küçük, havasız ve sıkıcı, misafirleriniz de olacak” dedi. Bizler de tasdik edici şekilde konuştuk. Sultanımız ise “burası çok güzel, biz buraya ibadet etmeye geldik. Rabbimiz Elhamdülillah buraları nasip etti. Nasıl beğenmemezlik ederiz? Hiç de dar değil. Mezarımız buradan daha dar olacak.” Dedi ve yerini değiştirmedi.”

“Kâbe’ye ziyaret tavafı için geldiğimizde oldukça kalabalık mevcuttu. Ziyaret tavafını yaptık. Celil Bey yorulmuş olacağını düşünerek tekerlekli sandalyede say yapmasını teklif etti. Bütün ısrarlarımıza rağmen kabul ettiremedik. Sanki uykusuz olan, yorgun olan, yaşlı olan, hastalığı nedeniyle ilaç alan o değildi. Aynı zamanda o gün oruçlu idi de. Say sonrası bastonunu bana vererek namaz kılmak istediğini söyledi. Bende bastona yaslanarak namazının bitmesini bekledim. Selam verdiği zaman beni o şekilde görünce merhamet yüklü bir ses tonuyla “çok mu yoruldun kızım?” demesi halen kulaklarımda çınlar ve utanırım…”

                                                   *********************************

“O meşhur Mütevazı dükkânda Sultan babamızın yanında oturuyor, sohbetini dinliyoruz. Bir ara Celil Bey “bize de dua ediniz, cennette de sizinle birlikte olalım” dedi. Başını kaldırdı. Hayret dolu bakışlarla “sen hemen cenneti istiyorsun; biz ümmeti Muhammed cennete girmeden cennete giremeyiz. Mü’min kardeşlerimiz yanarken biz cennette rahat edemeyiz. Celil Bey, Celil Bey Bütün Muhammed ümmetini cennete sokmadan cennete girmeyeceğiz, sen bizimle birlikte olmayacak mısın?” dedi.”

                                                 ************************************

“Yemeğe içmeğe çok dikkat ederler, sık sık beslenme ile ilgili nasihatlerde bulunurlardı. Hanımlara yaptığı bir sohbette “yediklerinize gereği kadar önem vermiyorsunuz. Dikkatli olun, boğazınızdan güzel gıdalar girsin” sözü üzerine hanımlardan birisi “dikkat ediyoruz Sultan Baba, eksiğimiz nedir? ” dedi. “ Tezgâhlardan aldığınız gıdalara dikkat edin. En öndeki güzel, gösterişli, gelip geçenin nazarlarının olduğu yiyecekleri almayın, onları yerseniz birtakım alamayanların, yiyemeyenlerin nazarını çeker hastalanırsınız buyurdular.” Bilirsiniz Osmanlı kültüründe yemeklerin kokusunun dağıldığı komşulara o yemekten tattırılırdı. Eve alınan yiyecekler eve akşam girdirilirdi. Kimsenin gözü kalmasın diye. Oysa bugün öyle mi? Bütün yiyecekler vitrinlerde sergileniyor. O da yetmiyor. İnsanlar gittikleri lokantaların, yedikleri yemeklerin resmini internet aracılığı ile her yere yayıyorlar…”

KASAV Yönetim Kurulu Başkanı Yard. Doç. Dr. Gülhan Cengiz